
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM’e) Bireysel Başvuru
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi insan haklarının korunmasında uluslararası arenadaki önemli belgelerden biridir. Sözleşme 1950 tarihinde Roma’da imzalanmış olup 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Üye devletler açısından bağlayıcılığı bulunmaktadır. Sözleşme ile amaçlanan, Avrupa Konseyine üye devletlerin Avrupa kamu düzenine ilişkin temel değerleri benimsemesi ve demokratik hukuk devletinin özüne ilişkin ilkelerin uygulanmasının yaygınlaştırılmasıdır. Yürürlüğe girmesinden bu yana oldukça oluşan kapsamlı içtihatlar sayesinde artık Sözleşme, taraf devletlerin ulusal hukuk dallarını da etki etmiştir. Sözleşmeye taraf ülkelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyumunu denetleme amacı ile AİHM oluşturulmuştur. Sözleşme bireysel başvuru yolu ile iç hukuk yollarının tamamı tüketilmiş olsa bile yargı önünde uluslararası sözleşme ile korunan temel hak ve özgürlüklerin yeniden denetlenmesi yolunu açmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sözleşmenin temel organıdır. AİHM, uluslararası bir sözleşme ile kurulan ve yönetilen ve Avrupa Konseyi karşısında kurumsal ve görev açısından özerkliği olan uluslararası yargı organıdır.
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÖNÜNDEKİ USUL
AİHM’E BAŞVURU HALLERİ
Sözleşme gereğince AİHM’e aşağıda yazılı hallerde başvurulabilir;
- Başka bir Yüksek sözleşmeci tarafça,Sözleşme ve Protokollerinde yazılı hükümlerin ihlal edildiğine dair bir savı olan herhangi bir Yüksek Sözleşmeci Tarafça(AİHS madde 33 )
- Sözleşme ya da onun Protokollerinde düzenlenen hakların Yüksek Sözleşmeci taraflardan birisince ihlal edilmesinin mağduru olduğunu iddia eden herhangi bir kişi, hükümet –dışı örgüt ya da kişi toplulukları tarafından(AİHS madde 34) (bakınız; https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf)
A bendinde saydığımız devletlerarası başvuru, Sözleşmede yazılı olan hakların “toplu güvence” mekanizmasının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Böylelikle uluslararası hukukun gelişimi söz konusudur. Bu başvuru Sözleşmenin tüm taraflarının lehine bir dava açma menfaati içermektedir. Aynı zamanda devletlere uluslararası bir denetim mekanizmaya başvurma hakkı vermektedir.
B bendinde Sözleşmede yazılı haklarının ihlal edildiğini düşünen bireylerin, özel hukuk tüzel kişileri (dernek,vakıf,şirket,sendika,siyasi parti) hükümet-dışı örgütler ve kişi grupları mahkemeye başvuru hakkı gerçek bir usuli hakkı oluşturmaktadır. Bireysel bir başvurunun yapılması için Sözleşme ve Mahkemenin İç Tüzüğüne bakmak gerekmektedir.
AİHM’E BAŞVURU AŞAMALARI
A)BAŞVURUNUN YAPILMASI;
- Başvuru mahkemenin web sitesindeki başvuru formu indirilip, doldurulması ile yapılır.(bakınız:https://www.echr.coe.int/Pages/home.aspx?p=applicants/forms/tur&c=)
- Başvurucu ve temsilcilerinin mahkemenin web sitesinde yer alan formu usuli şartları göz önüne alarak doldurması gerekmektedir. Her başvuru yazılı olmak zorundadır. Başvuru süresi, iç hukuk yollarının tüketilmesinden veya ihlalin ortaya çıktığı tarihten itibaren 4(dört)aydır. Bu süreyi yalnızca eksiksiz bir şekilde doldurulmuş başvuru durdurmaktadır.
- Başvuru ve temsilcilerin başvurularını “Yazı İşleri Müdürü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyi F-67075 Strazburg Cedex” adresine göndermeleri gerekir. Başvurunun faksla gönderilmesi hak düşürücüyü süreyi durdurmamakta olup faksla gönderdikten sonra başvuru formunun imzalı halini postaya vermeleri gerekmektedir.
- Mahkemenin resmi dili İngilizce ve Fransızcadır. Ancak başvurucu bireysel başvuru formunu Sözleşmeye taraf ülkelerin dillerinde yazabilmektedir. Dolayısıyla Türkiye vatandaşı bir kimse bireysel başvuru yaparken formu Türkçe doldurabilir.
- Başvuruda özellikle başvurucunun adı,doğum tarihi,milliyeti ve adresi belirtilmelidir. Eğer başvurucu tüzel kişilik ise tam ismi,kuruluş tarihi veya kayıt tarihi,resmi kayıt numarası ve resmi adresinin belirtilmesi gerekir.
- Başvurucu temsil ediliyorsa temsilcinin adı, adresi, telefonu, faks numarası ve elektronik posta adresi belirtilmelidir. Başvurucunun ve temsilcisinin ıslak imzası başvuru formunda yetki kutucuğuna atılmalıdır. Ayrıca başvurunun hangi devlet veya devletler aleyhine yöneltildiği de belirtilmelidir.
- Olayların Sözleşmedeki hangi hakkın ihlali ile ilişkili olduğu gösterilmeli ve önemli iddiaların belirgin ve okunaklı şekilde yazılması gerekmektedir. Olaylara ilişkin bilgiler, ileri sürülen ihlaller başvuru formunda bulunmalı ayrıca ekinde de yer almalıdır. Ekli belgeler kronolojik sıraya göre düzenlenmiş olmalı, takip eden numaraların bulunması gerekmektedir.
- Mahkeme İç Tüzüğüne göre başvurucu başvurusunu yaparken avukat tarafından temsil edilmek zorunda değildir. Ancak başvurunun ilerleyen aşamalarında, Mahkeme tarafından kabul edilebilirlik kararı verildikten sonra başvurucunun temsil edilmesi şarttır.(bakınız;https://www.echr.coe.int/documents/rules_court_tur.pdf
- Bir tüzel kişi (şirket, sivil toplum kuruluşu veya dernek) Mahkemeye başvurmak istediğinde tüzel kişiliğin temsilcisi olması gerekmektedir. Tüzel kişinin temsilcisi hangi sıfatla, tüzel kişi adına hareket ettiğini açıklaması gerekir. Dolayısıyla tüzel kişilerin başvuru yaparken formda temsile ilişkin kısmı doldurması ve gerekli belgeleri eklemesi gerekmektedir.
- Genel kural Mahkeme önündeki usulün aleni olmasıdır. Ancak davadaki olayların kişisel nitelikli hassas verileri içermesi, başvurunun konusu kişinin hayatının mahrem unsurlarını içermesi veyahut kamuya açıklanması durumunda başvurucu ve yakınları için kötü sonuçlar doğurması gibi sebeplerle yargılamanın kamuya açık olmasının istisnası oluşmaktadır. Başvurucunun talebi ile ya da Mahkemenin resen vereceği karar üzerine başvurucunun kimliğinin saklı tutulması veya belgelerin gizliliği söz konusu olabilir.
- Temsilci ,birden fazla başvurucu adına farklı olaylara ilişkin başvuru yaptığında her bir başvurucu ile ilgili belgeleri forma ekleyerek ayrı ayrı başvuru yapmalıdır. Beşten fazla başvurucu olması halinde ise temsilcinin başvuru formu ile gerekli belgeler dışında her başvurucunun kişisel bilgisini gösterir bir tablo sunması gerekmektedir.
- Başvuru eksiksiz yapılmış ise süreyi durdurur. Bu nedenle başvuruyu yaparken mahkemenin usulüne uygun şekilde, gerekli özeni göstererek yapmanız gerekir. Her ne kadar avukat ile temsil zorunluluğu olmasa da mahkeme önünde işleyişin uzman tarafından bilinmesi ,usul konusunda ufak bir hatadan dolayı hak kaybına uğramamak adına süreci avukat ile takip etmeniz gerekmektedir. Ayrıca mahkeme önünde kabul edilebilirlik aşamasından sonra avukatla temsil zorunlu ve gereklidir.
B)KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI; Başvuru kaydedildikten sonra Mahkeme başvurunun kabul edilebilirliğini Sözleşme’nin 35.maddesi bağlamında incelemektedir.
- Öncelikle usule ilişkin en önemli koşul iç hukuk yollarının tüketilmesidir. Sözleşme kapsamında iç hukuk yollarını etkin bir şekilde tüketmek gerekmektedir. Örneğin başvurucudan kaynaklanan bir usuli hata neticesinde başvurucu iç hukuk yolları sırasında hak kaybına uğramış ise bunu bireysel başvuru ile telafi etmesi Sözleşme kapsamında korunmaz.
- Birden fazla etkili iç hukuk yolu var ise başvurucunun bunlardan sadece birini kullanma yükümlülüğü vardır. Zira bir hukuk yolu kullanıldıysanız neredeyse aynı amacı taşıyan başka bir başvuru yolunu kullanmanıza gerek kalmaz.
- İç hukuk yolları hukukumuzda istinaf, temyiz ve akabinde AYM bireysel başvurusudur. Ancak istinaf ve temyiz başvuru yolu kapalı olan kararlara karşı AYM’e gidildikten sonra 4 aylık süre içerisinde AİHM’e gidilebilir. İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren 4(dört)aylık bir süre içinde AİHM’e başvurulur. Dört aylık süre başvurucunun nihai karardan haberdar olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Başvuru formunun orijinalinin doldurulmuş ,imzalanmış ve ekinde gereken belgeler ile posta yoluyla gönderilmesiyle süre durur. Ancak dikkat etmek gerekir ki başvurunun faks yolu ile gönderilmesi süreyi durdurmaz.
- Mahkeme Sözleşmenin maddesinin 2.fıkrasında başvurunun bireysel başvurunun ele alınmayacağı koşulları ele almıştır. Maddeye göre:a) Başvuru isimsiz ise veya b)Başvuru Mahkemece daha önce incelenmiş ya da uluslararası diğer bir soruşturma veya çözüm merciine daha önceden sunulmuş bir başka başvuruyla esasen aynı olup yeni olgular içermiyorsa Mahkeme bireysel başvuruları ele almaz.
5) Mahkeme aynı maddenin 3.fıkrasında ise bireysel başvurunun kabul edilemezlik koşullarını saymıştır. Maddeye göre:
a)Başvurunun konu bakımından Sözleşme veya protokollerinin hükümleriyle bağdaşmaması, dayanaktan açıkça yoksun veya bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olması, veya;
b)Başvurucunun önemli bir zarar görmemiş olması; meğer ki Sözleşme ve Protokolleri ile güvence altına alınan insan haklarına saygı ilkesi başvurunun esasının incelenmesini gerektirsin. Maddeye göre Mahkeme bu maddeye göre kabul edilemez bulduğu tüm başvuruları reddeder. Mahkeme yargılamanın her aşamasında bu kararı verebilir.
6) İhtiyati tedbirler istisnai durum söz konusu olduğunda kişinin talebi üzerine veyahut Mahkeme tarafından resen verilebilir. Sözleşme’nin 2.maddesi gereğince başvurucunun hayati tehlikede olması durumunda ve Sözleşmenin 3.maddesinde yasaklanan kötü muameleye ilişkin durumlarda verilir. Mahkeme ölüm cezasına mahkum edilme (Öcalan/Türkiye, Başvuru No:46221/99,12 Mayıs 2005)veya bir tutuklunun sağlığının ciddi risk altında olması (Kotsaftis/Yunanistan, Başvuru No:39780/06,12 Haziran2008) durumlarında ihtiyati tedbir kararı vermiştir. Ayrıca mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararlarına baktığımızda büyük çoğunluğunun sınır dışı etme ve iade davaları olduğu görülmektedir.
Mahkeme, sınır dışı veya iade davalarında, siyasi, etnik veya dini gerekçelerle zulme uğrama riski (Y.P. ve LP./Fransa,Başvuru No:32476/06,2 Eylül 2010),cinsel yönelime bağlı olarak zulme uğrama riski(M.E./İsveç,Başvuru No:71398/12,8 Nisan 2015) veya zina nedeniyle taşlanma riski (Jabari/Türkiye,Başvuru No:40035/98,11Temmuz 2000), genital sakatlanma riski(Abraham Lunguli/İsveç,Başvuru No:33692/02,1 Temmuz 2003),başvurucunun hayatına veya sağlığına yönelik ciddi bir risk(Paposhvili/Belçika,Başvuru No:41738/10,13 Aralık 2016) veya ceza indirimi ihtimali içermeyen müebbet hapis cezası riski(Babar Ahmad ve diğerleri/Birleşik Krallık,Başvuru No:24027/07,11949/08,36742/08 vd,10 Nisan 2012) bulunması halinde ihtiyati tedbir kararları vermektedir.
7) İhtiyati tedbir talebinin Mahkemeye yazılı olarak sunulması gerekir. Aciliyeti dolayısıyla bu talebin Mahkemenin Yazı İşleri nezdindeki ilgili numaraya +33(0)3 88 41 39 00 faks ile gönderilmesi önerilmektedir. İhtiyati tedbir talebi başvuru yapılmadan önce de sunulabilir. Böyle bir durumda başvurucunun talebinin ilk sayfasında Mahkeme İç Tüzüğü’nün 39.maddesi kapsamında ihtiyati tedbir verilmesi talebinde bulunduğunun belirtilmesi ve aynı zamanda irtibat kurulacak kişinin isim ve irtibat bilgilerini de eklemesi gerekmektedir. Başvurucu ihtiyati tedbir verilmesi talebini tüm gerekli belgelerle ve özellikle de yargı kararları ve şikayetlerini destekleyen diğer unsurlarla birlikte belirtmelidir. Eğer talep derhal sınır dışı edilme veya iadeye ilişkin ise başvurucunun hakkında verilen sınır dışı veya iade talebinin tarih ,saat ve hedef ülkeyi de belirtmesi gerekmektedir.
8) İhtiyati tedbir talebi sonrasında kısa sürede karar verilir. Mahkeme ya talebi reddeder ya da ihtiyati tedbir verilmesine karar verir. Her hâlükârda karar, başvurucuya kısa süre içerisinde tebliğ edilir.
C)MAHKEME TARAFINDAN BAŞVURUNUN İNCELENMESİ;
- Bir başvurunun eksiksiz ve Sözleşme İç Tüzüğü’ndeki şartları taşıyor olması halinde Mahkeme başvurunun incelemesine geçer. Mahkemenin alacağı ilk karar başvuruyu davalı hükümete iletmek veyahut kabul edilmez bulmaktır. Eğer başvurunun yukarıda saydığımız kabul edilebilirlik koşullarından birini taşımadığı açık ise hükümete iletilmez. Yani başvuru Hükümete tebliğ edilemeden reddedilir. Başvurunun esasına girilmeden karar verilmiş olur.
- Hükümete tebliğ edilmeyen başvurular tek hakim ya da komite tarafından incelenebilir. İlk olarak tek hakim tarafından incelenen başvurular “nihai”dir. Başvurucu tek hakimin kararından mektup ile haberdar edilir.
- Tek hakim tebliğ edilmeyen başvuruyu kabul edilmez bularak reddetmiyorsa veya kayıttan düşürmüyorsa bu başvuru genellikle üç hakimli bir komite tarafından incelenir. Komite oy birliği ile başvuruyu kabul edilmez bulabilir veya kararın ek inceleme olmaksızın alınabilecek olması halinde kayıttan düşürebilir. Komite tarafından verilen bu karar da kesindir.
- Başvuru ciddi meseleler içeriyor ve başarı şansı taşıyor ise başvurularda ise görüşlerini bildirmeleri için ilgili hükümete bildirilir. Bu başvurular Mahkeme tarafından kapsamlı şekilde incelenir. Mahkeme bu inceleme sonunda başvurunun kabul edilebilir olduğuna kanaat getirerek hem davanın kabul edilebilirliği hem de esasa ilişkin karar verebilir.
- Davalı devlete tebliğ edilen başvurular üç hakimli bir komite tarafından incelenir. Davalı devlet isterse genellikle on altı haftalık bir süre zarfında görüşlerini sunmaya davet edilir. Görüşlerini sunması halinde bunlar başvurucuya tebliğ edilir ve başvurucu yazılı cevap sunmaya davet edilir. Başvurunun Hükümete tebliğ edilmesinden itibaren başvurucu temsilcileri Mahkeme ile elektronik yolla iletişim kurabilir. Elektronik yol ile iletişim kurmak için eComms ‘ bakınız.( https://ecomms.echr.coe.int/)
- Başvurunun davalı devlete tebliğ edilmesini ve tarafların yazılı görüşlerini sunmasını takiben üç hakimli komite davayı Bölüm başkanı tarafından tayin edilen raportör hakim tarafından kendisine sunulan rapora dayanılarak inceler. Komitenin iki imkanı vardır; başvuruyu kabul edilemez bulmak veya ek inceleme olmaksızın böyle bir kararın alınabilecek olması halinde kayıttan düşürmek; ya da başvuruyu kabul edilebilir bularak bununla birlikte davanın temelinde olan Sözleşme veya Protokollerin yorumu veya uygulanmasına ilişkin sorunun Mahkemenin yerleşik içtihadına konu olması halinde” esasa ilişkin bir karar vermek.
- Daire kabul edilebilirliğe ilişkin hüküm kurmadan önce ya taraflardan birinin talebi üzerine ya da Sözleşme bağlamında resen duruşma yapılmasına karar verebilir.
- Mahkeme Sözleşme’nin ya da Protokollerin ihlal edildiğini tespit ederse ,mağdur olan tarafa adil bir tazminatın ödenmesine hükmedebilir. Genellikle davalı devletin Sözleşme madde 41 hükmü gereği ödemekle yükümlü olduğu bir miktar para söz konusudur. Bu miktar ihlalin türü ve ağırlığı göz önüne alınarak belirlenir. Adil tazminatın amacı ihlal nedeniyle maruz kalınan zararın tazmin edilmesidir. Mahkeme istisnai durumlarda ve başvurucunun talebi üzerine ya da resen bireysel genel tedbirlerin kabul edilmesi gerektiğini bildirebilir veya bu yönde talimat verebilir. Mahkeme sadece kendi önündeki yargılama bakımından değil, ihlalle ilgili olması koşulu ile ulusal makamlar önünde yapılan yargılamalar bakımından da yargılama giderlerine hükmedilebilir.